Biz Kimiz ? | Yeryüzünde Beyaz İzler

BİZ KİMİZ ?

Biz hep gezdik, İzmir’de okuyorduk eshotla gezdik, bisikletle gezdik, yürüyerek gezdik… Çünkü ikimizde böyleydik, sokağın tadını almıştık, hayat duvarların arasında değil bizzat güneşin altında yeşilin üzerinde ve ufuk çizgisine baktığınız her yerde idi. Aynı ruha sahip olmanın mutluluğuyla gezdik. Tanıştığımız ilk zamanlardan beri, farklı yerler, farklı hayatlar görmeyi sevdik, böyle gelişti bizim ilişkimiz. Böyle gelişen bir ilişkiden de gezmekle bağlantısız olan bir evlilik düşünülemezdi ve tabi ki balayı… Karar verdik balayımızı öyle otel odasında, lüks bir yerlerde değil, sevdiğimiz gibi sırtımızda çanta, ayaklarımız ağrıyana kadar gezerek yeni yerler şeyler görerek geçirecektik, böyle başladı bizim hikayemiz.

Gelinlikle gezmek ise tamamen anılarımızı biriktirme şeklimizin dışavurumsal bir şekli. İşin içine biraz daha eğlence kattığımız kısım. Böylelikle geride bıraktığımız her bir şehirde, ülkede bir iz bıraktık, imkânımız oldukça da buna devam ettik. Ertesi yıl farklı bir ülke ve yaşantılara kanat açtık. Beyaz izler bıraktık her gittiğimiz ve terk ettiğimiz yerde. Bunu yaptıktan tam üç yıl sonra dedik ki, artık bu anılar birikti, tıpkı bir koleksiyoncunun artık koleksiyonunun eve sığmaması ve onları ya ufak bir müzede sergilemesi ya da bir antikacı açarak onları değer veren insanlarla buluşturmasıyla benzer bir hisle bu siteyi işte böyle açtık, acı, tatlı ve ekşi anılarımızı paylaşmak, yapılabilir olduğunu düşündürmek için.

Kimdir bu insanlar derseniz bizim için, ben Yavuz Alimi yazacağım oda beni, düşündük ki birbirimizi anlatmak kendimizi anlatmaktan daha anlamlı.

Yavuz Alim, onu özetle iki kelimede anlatmak istesem, iyi yürekli ve dürüst kelimelerini seçerdim. Düşünüş şeklinde iyilik barındıran ve her ne olursa ve kim olursa olsun hep dürüst ve içinden geldiği gibi davranan, yaşayan biridir. Bir şeyi saçma bulduğunda bunu söylemekten hiç çekinmez, hatta üniversite yıllığını okuduğumda çoğu arkadaşının bununla ilgili yazdığını fark etmiştim. Hisleri güçlüdür, insanların enerjilerinden etkilenir ve hisseder, öyle gibi görünmese de duygusaldır. Makine çılgınıdır, tamir edemeyeceği bir şey yok diyebilirim, bu zamana kadar birçok aleti tamir etmişliğine bizzat şahit olmuşumdur, tamir ederken gözlerinin parladığını çocukça bir heyecanla elindekiyle uğraşmasını keyifle izlemişimdir. Bu yüzdendir ki mesleğini makine mühendisliği ve çok sevdiği denizle birleştirip seçmiş. Çok da yeteneklidir, elinden her iş gelir denilen insanlar var ya, işte Yavuz Alim onlardan biri.

Bana elektrik kaynağını o öğretti, onunla yaşadığımdan beri ufak tefek şeyleri tamir etmekte zorlanmadığımı fark ettim. Bana tam anlamıyla bisiklete binmeyi öğretende o, bisikletin özgürlük olduğunu, şehirlerarası yaptığı turları ve bisiklet sevdasını dinlerken, o tamir ettiği zamanlardaki ışıltıyı tekrar görünür kılar duyguları. Bisikletten çıkan her sesi sever, dinler bütünleşir onunla, yüzüne bir huzur gelir. Yaşamı hissederek yaşar, yürürken rüzgârı konuşuruz bazen, havanın kokusunu ve insanları, onunla her şey konuşulabilir, açık fikirlidir ve mantık adamıdır. Diyeceksiniz ki ne övdün eşcağızını, kendimi frenleyerek ve objektif olmaya çalışarak yazdığımdan emin olabilirisiniz, zira Yavuz Alim aslında çok daha fazlasıdır ama onu tanımlarsam kısaca işte böyle derim, o iyi bir arkadaş, dost ve eştir. 

Aylinimi tanımlamak düşündüğüm kadar kolay olmayacak sanırım. Tanıdığım kimseye benzemeyen kendine özgü bir tarzı, duruşu, hayata bakış açısı olduğunu söyleyerek başlayabilirim. Her zaman farklı fikirlerle yanı başımda hatırlıyorum onu, Balım yapma oda olur mu öyle dediğim ne varsa; çok da güzel yapar ve o yaptıktan sonra yanıldığımı anlarım. Çok ufak bir örnekle; aynı model iki farklı uyumlu renklerde olan ayakkabının birini sol ayağına giyer; diğerini sağına. Ama fark yarattığı şey bu değildir asla; onu bu şekilde sokakta görseniz yadırgamaz hatta fark bile etmeyebilirsiniz bu birbirinden bağımsız ayakkabıları. Çünkü oluşan şey aslında farklı oluşunun, bir o kadar normal oluşuna örnek niteliğindedir. Farklı olmak için değil, tamamen kendisi gibi olmak istediği ve toplumsal yargılara çok aldırmadığı için böyledir o yüzden; onu normal görürsünüz. Ama tüm bunları yaparken kılçıksız balık gibidir; sanatçının egosundan yani kılçığından ayrılmışçasına… Yüzünde mutluluk, kahkaha eksik ise hemen anlarsınız bir şeyler olduğunu. Etrafına olumlu güzel bir enerji saçar çok enerjiktir. Kitapları sever. Okurken sıkılır ama; bir bakıyorum A kitabı elinde bir bakıyorum B, C… farklı zamanlarda bitirir her birini. Kadına ve fikirlerine önem verir, onların yitip gitmesini kaldıramaz. Onun için kadın da toplumun bir parçasıdır ve kendini ezdirmemelidir. Kendi duruşuyla bunu hep hissedersiniz. Evde durmayı çok seven bir yapısı yoktur ama evde olduğu zamanları da sever. Yine kendisini yansıtacak şekilde fikirleriyle, birlikte tasarladığımız evimizde mutludur; çöpe atılacak bir aynayı da kullanır duvarında, ahşap tabureyi de. Ondan da sıkılır ama sabit şeylerden hoşlanmaz; ara ara yeniden düzenleriz evi. Anlatarak bitiremeyeceğim tatlı bir kadındır.

 


BİZİ İnstagramdan TAKİP EDEBİLİRSİNİZ

Instagram