Avare Tanrı
Fabrizio Dori
Dünyasını kaybetmişler, yaşarken savrulanlar, hep bir şey arayanlar; tıpkı satir Eustis gibi. Tanrıça tarafından lanetlenmiş, üstelik doğası gereği içinde tutamadığı dürtülerinden dolayı, kendi benzerleriyle arasındaki iletişimi koparılmış olan Eustis, yaşadığını hissettiği Tanrısı Diyonisos’un dünyasına geri dönmeyi arzulamaktadır.
Yaşadığı yere, belki zamana, coğrafyaya ait olmadığını hisseden sadece satirler değil, biz insanoğulları da öyleyiz. Kısacık ölümlü yaşantımızda neyi aradığımızı bilmeden oradan oraya savruluyor gibiyiz, bir olmamışlık duygusu içimizde, bir eksiklik hep, ne olduğunu bilmediğimiz bir huzursuzlukla doluyuz. Ölüp gittiğimizde ne olacağını çok düşünmüyor gibi olsak da neden bu dünyaya geldiğimizi bu kadar sorgulamamız aslında birbirlerine çok uzak meraklar değil gibi görünüyor.
Tüm bunları düşünmek ve konuşmak, tüm bunları düşünenlerle bir araya gelmeyi kaçınılmaz kılıyor. İçinde bir şeylerin eksikliğini hissedenler avare Eustis’e gidip medyumluk hünerlerinden yararlanmak istiyorlar. O da birkaç şişe üzüm iksirine karşılık insanlara kendilerini keşfetmek için bir ışık oluyor, ne demişler mum dibine ışık vermez, o yüzden koca bir masada upuzun kaşıklarla birbirimize yemek yedirmek zorundayız. Eustis’e de hiç beklemediği birinden gelir yardım, kendi yolunu bulması için.
Kitabın konusunun yanında çizimlerini de çok beğendiğimi söylemeliyim, ifadeler, karakterler, kullanılan renkler harika. İnsanın yaradılışına değinildiği diyalogdan alıntı yapacağım;
“Çocuğun ruhu dünyaya gelmeyi beklerken, olasılıklar deryasında kendi kaderine düşeni arayıp durur. Ruh olasılıklar dünyasından kendine bir suret seçer. Suretini Ananke’ye sunar, Kader tanrıçası. Ananke bu sureti, ruha tıpkı toprağa tohum eker gibi yerleştirir. Ardından ruh unutkanlık ırmağı Lethe’ye daldırılır. İşte bu yüzden dünyaya geldiğinizde siz insanların bütün bunlara dair en ufak bir anınız kalmaz. Ve tüm yaşamınız kaderinizi arayıp onu nihayete erdirmekle geçer. Dünyaya seçtiğiniz surette vücut bulmak için geliyorsunuz. Bu suret içinizde ve hayatınız boyunca size rehberlik edecek. Onu görmesini bilenler yolunu bulacak, kalanlarsa kaybolacak.”
Bu mitolojik öyküyü böyle güzel kısa ve derin bir diyalog halinde okumak görsellerle birlikte oldukça etkileyici. Kitapta beğendiğim bir diğer kısım da ‘Ressam’ başlığı altında Vincent van Gogh’un hikâyeye dahil edilmesi. Eustis tanrılar dünyasına ait olan bir yaratık olduğundan ölümlülerden farklı bir göze sahiptir. Vincent ile tanışır ve arkadaş olurlar, Vincent ondan bir kereliğine gözlerini ona vermesini ister ve dünyayı bir satirin gözlerinden görür. Ardından resimler yapar ve intihar eder. Eustis bir daha gözlerini bir ölümlüye vermemeye karar verir çünkü ölümlüler dünyanın en derin vahşi ve doğal halini görmeye dayanamayacak varlıklardır.
Avare Tanrı çizgi romanı çizimleriyle tam bir görsel şölen olmakla birlikte konusu ve diyalogları ile okuyucuyu alıp götürüyor. Eustis olabilirsiniz, ya da Aline belki de bazılarınız Profesör karakterinde kendini bulacak, hepsine kaçık diyen yan karakter de olabilirsiniz kim bilir. Ama herkesin içinde taşıdığı o koca bilinmezi sayfalar arasında görmemek mümkün değil.
Umarım biz bilinmezi merak edenler, satir Eustis gibi istediğimizi elde etmiş bir ruhla bitiririz hikâyelerimizi,
kitapla ve sanatla kalmanız dileğiyle…
Yazan Aylin K.I