RÖNESANS’IN HAZİNESİ UFFİZİ GALERİSİ
Dünyanın en eski müzelerinden olan Uffizi Galerisi, Müzesi (Galleria degli Uffizi) Floransa’nın zengin ve önde gelen ailesi Medici’ler için yapılmış U şeklinde, yapılma tarihi 1560’a dayanan bir bina. Bankacılık yapan, şehir yönetiminde etkin, aynı zamanda birçok sanatçının hamiliğini üstlenen ailenin bu binayı en başta ofis çalışma alanı olarak yaptırırlar daha sonra ise müzeye dönüştürülür. Uffizi’nin de kelime anlamı ofisler demek zaten. Müzeye girince 15. yüzyılda gezinti yapma imkânınız oluyor, harika bir müze. İtalyan Rönesans’ının birçok önemli eseri burada ama müzeyi gezerken dikkat etmenizi öneririm. Bu müzede farklı yıllarda birçok insan resimlere bakarken kalp krizi geçirip, bayılmıştı. Stendhal Sendromu olarak bilinen rahatsızlıkta sanat eserlerinin güzelliği ve görkemi karşısında hızlı kalp atışı, baş dönmesi ve baygınlıklar olabiliyor, bu isim ise 1817’de Floransa ziyareti sırasında Santa Croce Bazilikasını gezen Fransız yazar Stendhal’dan alıyor. Oda aynı belirtileri kendi ziyareti sırasında yaşamış ve yazmış.
Müzeye gelince, Floransa’nın merkezinde olan Signoria Meydanı’na çıktık, meydanda heykeltıraş Bartolomeo’nun yaptığı Poseidon deniz tanrısının heykelinin olduğu bir havuz yer alıyor. Havuzun arkasında sağdaki bina Palazzo Vecchio, hemen yanında da önündeki heykelleri ile dikkat çeken Loggia dei Lanzi var. Uffizi Müzesi için bu iki binanın arasından geçtik. Rezervasyonlu biletimiz ile saatlerce kuyruk beklemeden giriş yaptık. Bizim rezervasyonlarımızı kaldığımız Happy Hostel’deki görevli Caesar yapmıştı müzenin internet sitesinden. Eğer normal giriş yapmak isterseniz çok uzun bir süre sıra bekleyebilirsiniz özellikle yaz aylarında turistlerin yoğun olduğu dönemde.
Müze binası U şeklinde ve iki katlı. Binayı gezmek zeminde gösterilen yönergeler ile kolay. Ama o kadar eseri gezmek ve incelemek oldukça zaman alıyor. Zemin kattan giriş yapınca broşürdeki yönergeyi izleyerek gezmeye en üst kat olan ikinci kattan başladık. Normal giriş yapanlar için bilet ofisi zemin katta, aynı zamanda burada vestiyer, sesli rehber (Türkçe yok tabi), müze mağazası ve tuvalette bulunuyor.
İkinci kata gelince bizi Vasari Koridor’u karşıladı. Koridor boyunca sağda solda yerleştirilen heykellere mi yoksa tavandaki bezemelere mi bakacağınıza siz karar verirsiniz. Biz her ikisine de baktığımızdan biraz yavaş geçtik. Müze boyunca tavan ayrıntıları devam ediyor.
45 oda bulunan ikinci katta Floransa tarihi ile alakalı odalar, bilim ressamları, minyatürler, Yunan portreleri, Michelangelo, Botticelli ve erken Rönesans eserleri yer alıyor. Bu katta en çok ilgi görenler ise tahmin edersiniz ki Botticelli ve Michelangelo odaları.
Rönesans’tan bahsediyoruz sürekli nedir bu Rönesans peki? Yeniden doğuş anlamına geliyor kelime. Yunan ve Roma sanatlarına, doğaya ve insana yönelik bir inceleme araştırmaya yönelim var bu dönemde. 15.yüzyılın başlarında gerçekleşen bu eğilime Floransa öncülük etti. Floransa o dönemde, tüm İtalya’ya hükmetmek isteyen ve tehdit olarak algılanan Milano Dükü’ne karşı bağımsızlık sağlayan tek şehirdi. Kendini askeri, diplomatik ve entelektüel olarak savunan şehir, bu üç alanda gelişti ve kültürel olarak başarılı insanlar yetişmesine zemin hazırladı. En basit hali ile şehrin Rönesans’ın beşiği olması böyle, müzeye devam edelim.
Bir alt kat olan birinci katta ise 55 oda bulunuyor. İspanyol, Alman, Flemenk ressamlar, Helenistik heykeller, ayrıca Leonardo, Tiziano, Raphael ve Caravaggio’nun eserleri yer alıyor. Birde benim çok sevdiğim merak kabinelerinin olduğu bir oda var. Merak kabinelerine kısaca hobi dolapları da diyebiliriz. Son olarak zemin kata geri döndüğümüzde ise müze mağazasına uğradık tabi ki. Mağazada diğer müzelerde olduğu gibi ürün çeşitliliği vardı, kitaplar, objeler, kırtasiye malzemeleri, tekstil ürünleri gibi. Çok yorulduysanız yine zemin katta kafede soluklanabilirsiniz. Biz hızlıca Floransa’ya devam ettik.
İlgili yazılar Rönesans’ın Doğduğu Şehir Floransa
Yazan Aylin K.I.