GAZİANTEP
Lezzet ve Kültür Turu
Beş günlük Gaziantep planımız için düştük yollara, Ankara Esenboğa Havaalanı ve Gaziantep havaalanı arası bir saat on dakika sürüyor. Uçak penceresindeki manzaralar harikaydı, önce bembeyaz bulutlar sonra da Antep’in kızıl toprakları. Şubat ayının ortaları, Gaziantep Ankara’dan ısı olarak daha iyi. Valizimizi alıp Havaş ile şehir merkezine yaklaşık yarım saatte ulaştık, ücreti ise kişi başı 20TL.
Rezervasyonumuz olan Anadolu Evleri şehir merkezinde olduğundan, Havaş çarşı durağından Anadolu Evleri’ne sekiz dakika yürüdükten sonra ulaştık. Eski bir konak olan Anadolu Evleri çok şirin bir otel, Ara sokaktan ince bir yola girerek ulaşıyoruz kapısına. Oda üçü rezerve etmiştik, internet fotolarında daha büyük görünüyordu. Odamız avluya bakıyor, duvarlar dolaplarla kaplı gayet keyifli bir oda yalnızca pencerelerde perde yok, ahşap pervazlar perde görevi görüyor ancak onların da kapama yerleri bozuktu.
Eşyaları bırakıp hemen otel için girdiğimiz ara sokağın başında olan İmam Çağdaş Lokantasına girdik. Yolculuk acıktırdı tabi bir de Antep’te olmanın verdiği iştahla, ben Ali Nazik, Yavuz Alim Kuzu Şiş söyledi. Normalde kuzu yiyemem ama gayet lezzetliydi kokusu yoktu, el yapımı ayran, kola bir de iki porsiyon baklava çeşitleri ile toplamda 225TL bir hesap ödedik.
Yemek sonrası biraz çarşıyı turladık ama saat artık geç olduğundan dükkanlar kapanıyordu, bizde otelimizin yolunu tuttuk. Gaziantep’te ilk günümüz akşam üzerine denk geldiğinden uçaktan merkeze ulaşıp otele yerleşip yemek yemekle son buldu.
2.Gün
Sabah 8’de uyanıp kahvaltımızı yaptık. Otel kahvaltı dahildi ama internet fotoğraflarındaki kahvaltıyı beklemeyin. Antep’te bizim alıştığımız kahvaltı mekânı bulmak oldukça zor. Kahvaltıda genellikle Beyran, ciğer ya da Katmer tüketiliyor. Eğer kahvaltıda bunları yiyemem diyorsanız otelinizi kahvaltı dahil seçmenizde fayda var.
Çarşıya çıkıp bir taksi bulduk, Gaziantep Mozaik Müzesi’ne 35 TL bir ücretle ulaşım sağladık. Müze kartla giriş yapılıyor müzeye, içerisi oldukça büyük, iki ayrı binadan oluşan müze eksi katlarla birlikte üçer kattan oluşuyor. İlk girişteki binanın eksi katı gezilmiyor, yukarıdan bakıyorsunuz. Müze içinde vestiyer ya da kitli dolap olmadığından bizim gibi kış günü geziyorsanız üzerinizde yükle gezmek eziyet oluyor, keşke özel müzelerdeki gibi vestiyer ya da kilitli dolaplar olsa.
Çingene Kızı mozaiği aynı Louvre Müzesi’nde Mona Lisa’yı gösteren oklar gibi ziyaretçileri üst kata yönlendiriyor. Giriş katında Dionysos,Okeanos ve Tethys, Akratos ve Euprosyne, Poseidon ve Musalar Mozaiği gibi ilgi çeken mozaikleri gezdikten sonra merdivenlerden heyecanla Çingene Kızı Mozaiği’ne yöneldik. Beklediğimizden daha küçük geldi bize, oldukça da karanlık bir odada sergileniyor. Simsiyah odada çingene kızın gözleri sizi buluyor hemen, kitleniyorsunuz. Oldukça etkileyici olmuş ancak simsiyah odada çekim yapmak isteyenler yapamadığından, oda oldukça sakin kalıyor.
Üst katta da yine oldukça bilindik Dionysos Mozaiği ve Europe’nin Kaçırılışı Mozaiği yer alıyor, aşağıdaki mozaiklere de yukarıdan bakmak daha anlaşılır ve keyifli oluyor. Bu kattan diğer binaya bağlanan ufak bir köprüye çıkış yapılıyor. Karşı binada Akdeğirmen, İkizkuyu, Kurukastel, Sulumağara Mozaikleri ve daha fazlasını gezdikten sonra zemin kattan müze mağazasına çıkış yaptık. Müze mağazasında alışılagelmiş hediyelik eşyalarından kitap ayracı, bardak altlığı, magnet ve bez çanta gibi ürünler mevcut.
Bizde birkaç ürün alıp müzeden çıktık, bir sonraki durağımız olan Küşlemeci Mehmet Usta için yine taksiye bindik. Normalde şehir içinde yürüyoruz ama Zeugma Mozaik Müzesi biraz şehir dışında kalıyor, 30TL ücretle geldik restorana. Küşlemeci Mehmet Usta’da küşleme, simit kebabı, kuzu şiş ve terbiyeli küşleme olarak bir deneme porsiyonu sipariş ettik. Normalde ben kuzu etini ağır bulurum yiyemem ama Gaziantep’te yediğimiz kuzu etleri gerçekten lezzetli ve kokusuz. Bir buçuk porsiyon karışık kebap ve bir kola 70TL bir ücret ödedik.
Buradan çıkınca Gaziantep Arkeoloji Müzesi’ne yürüyerek sekiz dakikada ulaştık. Müze kartın geçtiği ve girişte kilitli dolapların bulunduğu müze iki kat ve bir ufak eksi kattan oluşuyor. Birçok arkeoloji müzesi gibi tarih öncesi çağlardan bilgilendirmeler ile başlıyor. Gaziantep ve yakın bölgelerdeki kazılardan elde edilen seramik, cam, kireçtaşı ve tunç gibi buluntuların olduğu müze, Anadolu Medeniyetleri Müzesi’nden sonra biraz ufak kalıyor ama iyi bir müze.
Bilgilendirme ve içeriklerin iyi hazırlandığı müzede Komagene Kralı büstü, Teşup rölyefleri, mezar stelleri ve tunç heykeller bizim en çok beğendiklerimizden. Müze mağazasını gezdikten sonra Gaziantep Kalesinin yolunu tuttuk.
Yaklaşık on dakikalık bir yürüyüş mesafesinden sonra Gaziantep Kalesi’ne ulaştık. Girişte turnike olan kalede müze kart geçmiyor, öğrenci ve öğretmenlere ücretsiz, tam ise 10TL ve kredi kartı ile giriş yapılıyor.
Kaleye girince Antep’in kurtuluşu ile ilgili heykeller karşılıyor ziyaretçiyi. Kale kapısından girince Kahramanlık Panoraması Müzesi başlıyor ve kaleye çıkan yol boyunca heykellerin yerleştirildiği ve seslerle Kurtuluş Savaşı mücadelesinin anlatımı yapılıyor.
Müze sonunda bulunan dik bir merdivenle kalenin tepesine çıkılıyor. Şehri tepeden izlemek ve fotoğraflamak isteyenlerin uğrağı olan kalede, kale cami ve kale hamamı kalıntıları da yer alıyor.
Kale sonrası durağımız Katmerci Zekeriya Usta. Yaklaşık on dakika bir yürüme mesafesi olan Katmerci Zekeriya Usta’da ortaya bir katmer ve iki çay söyledik. Katmerin nasıl yapıldığını merak edenler için usta imalathaneyi açık tutuyor, izleyebilirsiniz.
Vedat Milor’un da övgüyle bahsettiği lezzeti harika olan katmer için 60TL, çaylarla birlikte toplamda 74TL hesap ödedik.
Gümrük Han sonraki durağımız, gümüşçü, Antep’e özgü dokuma kumaşların olduğu kumaşçı, yemenici, cam eserler, kilimci ve antikacıların olduğu handan hediyelik bakılabilir.
Biz girişte sağda Kırklık Odası yazan dükkândan yöresel kumaşlarla yapılmış bebeklerden ufak magnet boyutunda iki bebek aldık, tanesi 15TL.
Birbirine yakın birçok hanın olduğu merkezde bir sonraki durağımız Tarihi Yeni Han. Kafe, yemenici, kilimci ve antikacıların yer aldığı handa girişte sağda Antep’e özgü deri yemenilerin yapıldığı ve satıldığı Gaziantep Yemenicisi Niyazi Usta’da yemenileri inceledik.
Ertesi gün çarşıdakilere de baktık ama en çok buradaki işçiliği beğendiğimden, ertesi gün buradan tanesi 200TL, yemeni ucu derisi yukarı doğru kıvrık olan geleneksel modelden iki yemeni aldık.
Tarihi Zincirli Bedesten’ine yürüyerek ulaştık, hediyelik eşyaların olduğu çarşıda, bakır, ahşap, kumaş, sabun, takı gibi ürünler var.
Buradan Bakırcılar Çarşısı’na yine yürüyerek ulaştık. Çarşı aynı İzmir Kemeraltı ince sokakları gibi, her yer bakırcılarla ışıl ışıl parlıyor.
Bazı yan sokaklarında baharatçılar ve kumaşçıların da yer aldığı Bakırcılar Çarşısı’ndan hediyelik ve hatıra olarak uygun fiyatlı ürünler alınabilir. Bizde kutnu kumaşından bir şal aldık 60TL.
Dönüş yolunda 13. Yüzyıldan kalma Boyacı Cami’nin önünden geçerek biraz dinlenmek üzere otelimize geri döndük, otelin merkezde olması gerçekten büyük kolaylık oluyor.
Bu akşamki yemek yerimiz, Yesemek Gaziantep Mutfağı. Gastronomi turu yapanların uğrak noktalarından biri oluyormuş burası. İçerisi nostaljik bir dekorasyona sahip, ahşap işlemeli masa ve sandalyeler, duvarlarda nişlerde antika objeler, müzik ise plaktan çalıyor.
İki yarım porsiyon yoğurtlu dövme çorbası 40TL, iki içli köfte 30TL, yarım Antep dolma 20TL, yarım firik pilavı 15TL, lahana salatası 9TL, iki su 6TL ve iki reyhan şerbeti 30TL, toplamda 150TL hesap ödedik. Yemekler oldukça lezzetliydi.
3.gün
Günü, kahvaltıya Metanet Lokantası’na giderek açtık, buranın meşhur çorbası Beyran ve mercimek çorbası sipariş ettik. Beyran; boyun eti, koyun yanağı, sarımsak ve pirinçten yapılan bir çorba. Bana biraz ağır geldiğinden mercimek içmeyi tercih ettim. Kredi kartı olmayan mekan sadece nakit ödeme alıyor, Beyran ve mercimek çorbası için 58TL ödeme yaptık.
Buradan çıktıktan sonra yine yürüme mesafesinde olan Tahmis Kahvesi’ne gittik. Güne biraz erken başladığımızdan içerisi boştu, dekorasyonu ve yüksek tavanlı binasıyla burası oldukça keyifli bir mekân.
İki menengiç kahvesi söyledik, tadı yumuşak olan kahve, karşı dükkândan kavanoz ya da toz halinde satın da alınabiliyor. İki kahve 34TL, bir su ise 3 TL.
Dün gezerken bakırcıları epey dolaşmıştık, işlemeleri inceleyip fiyat araştırması yapmıştık. Bugün beğendiğimiz birkaç ürünü almak için Tahmis Kahvesi’ne oldukça yakın olan Bakırcılar Çarşısı’na geçtik.
Siz de gezerken göreceksiniz fiyatlar oldukça değişken çünkü işlemesine göre ürünün yapım süresi değişiyor, süre değişince fiyat da değişiyor. Daha kaba çizilmiş ya da işlemesi az olan ürünlerin fiyatları da düşük oluyor. Mesela 3000TL’ye de sürahi var 15000TL’ye de. Yine aynı şekilde tepsilerinde işçilikleri incecik ve dolu dolu olanların fiyatları yüksek. Aynı işçilikte olan benzer ürünlerin farklı dükkanlarda fiyatları da değişebiliyor. Bunda da etken internete erişim sağlayabilen ve yurtdışına satış yapabilen satıcıların ürünlerini zaten satabildiği bir fiyatının olması.
Eğer ürün alacaksanız hemen karar vermemenizi öneririz, biz bir yarım gün gezdik dükkanları, ustalar, satıcılar hepsinden bir şey öğrendik.
Ördek formunda sürahi ve Şahmeran çizimli bir tepsiyi beğendik, dükkânda epey bir kalmışız, usta ile sohbet ettik, başka dükkanlarda da yine benzer şeyleri söylüyorlardı; artık bakırcı ustası kalmadı, yaşayanlar çırak bulamıyor, emeğimiz para etmiyor diyorlar. Bakınca gerçekten çok dükkân var ama içinde usta olanlar epey az.
Usta bize bir de zahter çayı ikram etti. Çayı içince çıkışta yakında bir aktardan bir paket eve de aldık. Çok aromatik ve lezzetli bir çay, yapımını da yine ustadan öğrendik; süzgecin içine koyulan bitkilerin üzerinden sıcak suyu dökeceğiz, demleyince ağır olur, bir süzgeçten 20 bardak çay çıkarmış. Eski ustalardan, Antep’ten Ankara’dan, ustanın anılarından konuştuk, sohbete dolum olmaz müsaade istedik, dükkânın fotoğrafını sizinle de paylaşıyoruz gidenler bakmak isteyebilirler. Fiyatlar ise sürahi 650 TL, tepsi ise 400TL.
Sonraki uğrağımız Hamam Müzesi, yine yürüyerek yaklaşık on dakikada ulaştığımız müze girişinde öğrenci öğretmen ücretsiz tam bilet ücreti ise kredi kartı ile ödeme yapılıyor aynı kaledeki gibi.
Hamam tarihi, hamam kültürü, malzemeleri ve hamam geleneklerinin heykellerle betimlenip, döneminde hamamlarda kullanılan ürünlerin sergilendiği ufak ama dolu dolu bir müze burası. Benzerine Ankara Beypazarı’nda da gitmiştik. İçeride bir de sabun yapma oyunu var, oyun sonunda sabununuz oluyor, oldukça eğlenceli.
Yine yürüme mesafesinde ve yakın olan diğer uğrağımız ise Emine Göğüş Mutfak Müzesi. Müze girişi yine Hamam Müzesi’ndeki gibi, Antep mutfağının ayrıntılı tanıtımını yapan müze yemeklere ve yemek gereçlerine odaklanıyor.
Aynı güzergahta Para Müzesi ’de yer alıyor ancak biz buraya geçmedik, ilginizi çekiyorsa uğrayabilirsiniz.
Hem mutfak müzesi hem de öğle saati itibariyle acıkmış olduğumuzdan, sonraki durağımız Gaziantep Mutfak Sanatları Merkezi oldu.
Belediyeye ait lokanta şehir merkezinden biraz uzakta olduğundan taksi kullanarak ulaşım sağladık. Hamam Müzesi’ne bakan işlek caddedeki butondan çağırdık taksiyi, buradan 32TL tuttu. Mekân oldukça büyük olduğundan sezonda gidilse bile yer bulunacağını düşünüyoruz.
Döğmeli alaca çorba, yuvarlama (yuvalama), tadım tabağı (içinde birkaç parça zeytinyağlı dolma çeşitleri, öcce (mücvere benziyor), muhammara (bizim acukaya benziyor) ve Antep peyniri var), zeytin böreği ve yoğurtlu kıyma kebabı sipariş ettik. Tadım tabağındaki parçalar oldukça küçük ama hepsi lezzetli, ekmek sepetinde zahterli kek, salçalı kek ve firig ekmeği vardı, hepsi çok lezzetliler. Kebap 70TL, zeytin böreği 16TL, tadım tabağı 35 TL, toplamda 192TL.
Buradan bir buçuk kilometre uzaklıktaki Koçak baklavaya geçtik, yine oldukça büyük olan baklavacıda herkes arı gibi vızır vızır çalışıyor. İnternet üzerinden sipariş de veriliyor üstelik ertesi gün elinizde oluyormuş, biz de baklavalarımızı yedikten sonra hem kendimize hem yakınlarımıza ikram için baklava siparişi verdik, ödemeyi orada yaptık, gününü belirledik, yanımızda taşımamıza gerek kalmadı.
Menüde seçenek geniş, klasik baklava, özel kare baklava, özel şöbiyet, dolama, havuç baklava gibi seçeneklerden karışık üçlü tabak seçtik. İçleri dolu dolu Antep fıstığı olan baklavalar gerçekten çok lezzetli. Üçlü tabak 37TL biz birinde tatlının bir tanesini değiştirdik, çay 5TL toplamda 100TL ödeme yaptık. Eve gelecek baklava için yine menüden kiloluk baklavalardan seçim yapılıyor. En az yarım kilo sipariş kabul ediliyor ve 500TL üzeri alımlarda kargo ücretsiz.
Koçak Baklava çıkışı taksi ile yeniden hanların olduğu caddeye geldik. Dün incelediğimiz yemenilerden daha önce de bahsettiğim gibi bugün iki tane aldık. Tamamen deri olan yemeniler yumuşacık ve oldukça rahatlar. Çarşı içerisinde 160TL’ye de yemeniler vardı ama kenarında yapıştırıcı gördüm birkaç tanesinde, yapıştırma olmasını istemediğimiz için dikişlerine dikkat ettik.
Dün aldığımız kutnu kumaşı şalından yakınlarımıza hediye almak için tekrar dükkâna gittik. Kutnu Kumaşçısı Kübbüşah dükkânın adı, biz yine birkaç dükkân gezdik burasını sevmiştik. Kumaşların tarihi, deseni ve iplikleri ile ilgili ayrıntılı bilgi veren dükkân sahibi bir de her kumaşa bilgilendirme içeren kâğıt ekliyor. Hem Gaziantep’in ünlü kumaşı olması hem de kumaşların renklerine bayıldığımızdan güzel bir hediye olacağını düşündük.
Çarşı içinde dolaşıp alışveriş yaptığımız öğle sonrası, Almacı Pazarı’na da uğradık. Baharatlar, Antep fıstıkları, kuru biber ve ezme gibi ürünlerin satıldığı çarşıdan Antep fıstığı aldık. Antep fıstığının birkaç çeşidi var, fiyatları da değişiyor. Biz baklavaların içine konan hafif ufak ama aşırı lezzetli olan fıstıktan aldık, kilosu 290TL.
Zahter çayından bahsetmiştik, bakırcılar çarşısındaki büyük bir aktardan aldık, paketi 5TL idi, bir paket yaklaşık 100gr. Alışveriş ve bol sohbetle akşam ettik, akşam yemeği için yeniden Yesemek Lokantası’na geçtik. Lokantada Gaziantep’e özgü oldukça fazla çeşitli yemek var. Bugün de dün yediklerimizin dışında yeni tatlar denemek için farklı bir sipariş verdik.
Taze soğan ve sarımsaktan yapılan içi etli ve yoğurtlu yemek şiveydiz, patlıcanlı bulgur pilavı bıcırık, pazı çorbası ve reyhan şerbeti sipariş ettik. Bu siparişimizin fişini çekmeyi unutmuşuz ama yaklaşık 150TL gibi bir ücret ödediğimizi hatırlıyoruz. Yesemek’ten sonra çarşıda bir tur atıp otelimiz Anadolu Evleri’ne geçtik.
4.Gün
Sabah oldukça erken kalktık bugün Halfeti Turu yapıyoruz. Sabah çok erken kalkacağımızdan dün Mutfak Sanatları Merkezi’nden çıkarken zeytinli börek paket yaptırmıştık. Gaziantep Halfeti Rumkale Ulaşım yazımıza tıklayıp bakabilirsiniz. Biz belediye otobüsü ile Rumkale’ye ulaşım sağladık. Otobüsten inince aşağıya doğru uzanan asfalt yokuşu inerken iyi ki geldik dedik.
Manzara gerçekten mükemmel. Hemen boş olan yolun kenarına oturup zeytinli böreklerimizi Rumkale’ye karşı yedik. Sakin ve temiz nasıl özlemişiz böyle anları. Biraz keyif yaptıktan sonra aşağıya tekne turlarının olduğu alana geçtik.
Daha önce telefonla görüştüğümüz İbrahim Kaptan’ı aradık yine, otobüsten inerken tanıştığımız Filiz Hanım’ın yanına geçmemizi söyledi. Filiz Hanım belediyeye bağlı işletmede görevli, yanına geçtik kahve içtik birer tane yine manzaramız Rumkale.
Filiz Hanım’la biraz sohbet de ettik, güler yüzlü bir hanım. Tekne turundan sonra yine belediyeye ait cam teras restoranda buraya özgü bir balık olduğunu ondan öğrendik.
İbrahim Kaptan gelince tekne turu için kalktık. Sezon olsa kalabalık bir grup olurdu ama gittiğimizde sadece biz vardık. Tur olunca kişi başı 50TL oluyor, yalnız siz varsanız 400 – 500TL arasında bir fiyat oluyor Halfeti tekne turu için.
"Rumkalesi yerleşmi Fırat Nehri ve Merzimen Çayı’na bakar ve paleolitik döneme kadar uzanan bir tarihi vardır. Kalede toprak üstünde 12-14.yüzyıllar arasından kalmış olan yapılar yer alır. Bunlar arasında en eski yapının hendek olduğu söylenmektedir. Rumkale ve çevresiyle ilgili antik kaynaklardaki ilk bilgiye Asur Kralı III.Salmanazar’ın M.Ö. 800’de ele geçirdiği “Şitamrat” yerleşimiyle ulaşmaktayız. Buranın Rumkale olduğu ifade edilmektedir.17.yüzyılda Evliya Çelebi de Rumkale’nin bir tepe üstüne kurulmuş sağlam bir kale olduğunu, çevresinde camisi, hanı, hamamı ayrıca küçük bir çarşısı bulunduğunu dile getirir. Kâtip Çelebi’de buranın bahçe ve meyvelerinin bolluğunu belirtmiştir. Rumkale; üç yanı zümrüt yeşili göl ve bunu çevreleyen dik, sarp kayalıklı tepelerle çevrili doğa ve insan harikası bir yerdir. (gaziantep.bel.tr)"
Bir buçuk saat süren tekne turuna Rumkale’den başladık, M.Ö. 9.yüzyılda Asur Kralı 3.Salmanassar tarafından kurulan Halfeti, Hitit, Pers, Makedon, Emevi ve Selçuklu’lara da ev sahipliği yapmış zengin tarihli bir yerleşim. 2000 yılında Birecik barajı yapımında Fırat Nehri suları altında kalan Halfeti artık teknelerle gezilebiliyor. Bindiğimiz bir taksi şoförü de eskiden orada yaşadığını sular altında kalmadan önce harika bir yer olduğunu söylemişti. Biz maalesef o zamanı göremedik ama şu an bile Halfeti hala eşsiz bir mekân.
2013 yılında Cittaslow Uluslararası Koordinasyon Komitesi tarafından sakin şehir ağına dahil edilen Halfeti’ye uğradık tekneyle. Hava güneşli ve bulutsuzdu ama rüzgâr biraz ürpertebiliyor. Yazın oldukça sıcak oluyormuş burası zaten Gaziantep merkeze göre şubat ayında bile sıcaktı.
Su yüzeyinde kalan ikonik cami minaresinin altına tekneyle geçerken bakarsanız kalıntıları oldukça yakından görmüş olacaksınız. Halfeti Batık Şehir’den sonra artık bir Gazientep bir Şanlıurfa sularında seyrederek Halfeti’ye ulaştık. Türkiye haritasında bakınca Fırat Nehri ikiye bölünür bir yanı Gaziantep bir yanı ise Şanlıurfa.
Tekneyle Şanlıurfa Halfeti’ye indikten sonra 25 dakikalık zamanımızı şehirde turlayarak ve en son dönüş yolunda Halfeti manzaralı birer bardak çay içerek geçirdik. Şehir küçük olduğundan zaman yetiyor, asma köprüden karşıya geçmek keyifliydi. Yine burada da suların altından mimariler görünüyor, kıyıdaki cami de olduğu gibi.
Rumkale ve Halfeti gerçekten oldukça sessiz ve keyifli mekanlar, sezonda nasıl olur bilmem ama sezon dışında ziyaret etmenin verdiği sakinlik ve huzur bizi çok memnun etti.
Dönüş yolunda yine bir Şanlıurfa bir Gaziantep sınırlarında gezinerek, görkemli dağların arasında Fırat’ın yeşile çalan suyundan geçip Rumkale’ye geldik. Filiz Hanım’ın birer çayını içtik, mekân belediyeye ait olduğundan fiyatlar uygun.
On dakikalık yürüme mesafesinde olan yukarı bakınca da görünen Cam Teras’a çıktık. Çıkarken ara ara geriye dönüp Rumkale manzarasını izledik keyifle.
Cam Teras’a çıkınca içimiz bir burkulmadı değil, dağın tepesinde bulunan terasın restoranına oturduk.
Buraya özgü bir balık olduğunu Filiz Hanım’dan öğrendiğimiz Şabut balığından sipariş ettik. Oldukça büyük olan balığın kılçığı çok az olduğundan yemesi kolay oluyormuş. Yağlı ve lezzetli bir balıktı, bir porsiyon 60TL.
Yemek sonrası çaylarımızı cam terasta içtik, Rumkale’ye karşı. Dönüş otobüsü için yola koyulduk yaklaşık beş dakikalık bir yürüme mesafesinde otobüsün kalktığı yer.
Yine bir buçuk saatlik bir yolculuktan sonra merkeze vardık. Çarşıda kumaş bakacağımızdan Karakabir Karşısı durağında indik. Burası Bakırcılar Çarşısı’na en yakın durak görünüyordu. İki Nolu Kemikli Bedesten’de hem yöresel kumaş hem de kostümleri diken terziler var almak isterseniz. Ben Antep kumaşından biraz aldım kendime etek dikmek için.
Gaziantep’te sedef işçilikli ahşap ürünlerin olduğu birçok dükkân var. Birkaçını gezdik bizde, ceviz ağacı üzeri pirinç işleme ve sedef kakmalı kutu, ayna, tavla, çerçeve gibi bir çok ürün var.
Çarşıda işimizi halledince son bir kez daha katmer yiyelim dedik ve Katmerci Zekeriya Usta’ya doğru yürüdük. Yine bir porsiyon katmerden sonra Tarihi Yeni Han’ın içinde bulunan Kaleoğlu Mağarası’na geçtik. Burada isterseniz kahve içebilirsiniz. Gaziantep’teki dördüncü günümüz de sona erdi. İstikamet Anadolu Evleri, yarın Beyaz İzler çekimimiz var.
5.Gün
Sabah erkenden kalkıp kahvaltı yaptık, kendisi ayrı bir tarih olan otelin içinde gelinlik ve damatlığımızla birlikte fotoğraflarımızı aldık. Gaziantep’e de beyaz izlerimizi bıraktık.
Çıkış için valiz hazırlığı ve toplanmadan sonra, valizimizi otele bırakıp çarşıda geziye çıktık. Bakırcılar Çarşısı, hanlar, Tahmis Kahvesi, Almacı Pazarı, baharatçılar ve antikacılar. Ufak bir Gaziantep turundan sonra, Çulcuoğlu Kebapçı’sına yürüdük. Bir porsiyon kuzu şiş ve kola için 100TL ödeme yaptık.
Yemek sonrası yol üzerinde olan Mecidiye Han Sahaflar Çarşısı’na uğradık ama çarşı çok âtıl kalmıştı genelde kitapevleri var sahaf çok göremedik. Yine yol üzerindeki sabunculardan bir tane hem hatıra hem denemek için doğal Antep fıstıklı sabun aldık 10TL. Yine merkezde bulunan Turistik Gaziantep Çarşısı’na uğradık, içeride telefoncu, valiz ve kıyafet satan dükkanlar var, adı neden turistik çarşı anlamadık. Havaş saati yaklaşınca otele geri döndük valizlerimizi aldık, kahve ikram ettiler avluda güneşli havada keyifle içtik kahvelerimizi. Taksi ile Havaş’a geçtik 30TL.
Genelde soruluyor, iki kişilik toplam maliyet; gidiş geliş uçak 1600, Konaklama 2400, Havaş Gaziantep için 80, şehir içi taksiler toplamda 127, toplam yemek ücretleri yaklaşık 1500, Halfeti ulaşım ve tekne turu 500TL. Aldığımız hediyelik ve hatıra ürünlerini saymazsak gidiş geliş, konaklama ve yemekler toplamda 6207TL tutuyor. Tabi bu miktar Şubat 2022 için geçerli, bir ay sonrası fiyatları ne olur bilinmez.
Beş günlük Gaziantep turumuz oldukça lezzetli ve keyifliydi. Gezdiğimiz müzeleri genel olarak beğendik, yemek yediğimiz restoranları genel oylamaya açık seyahat sitelerinden ve Google yorumlarından bakarak seçtik, yediğimiz her şey gerçekten lezzetliydi. Listede olan ve gitmediğimiz sadece Bayazhan kalmıştı, yakın zamanlı yorumlarındaki olumsuz yorumlar ve yüksek fiyatlardan dolayı gitmek istemedik, siz isterseniz bu restorana da bakabilirsiniz. Halfeti Turu ise geziyi taçlandırdı. Merak ettiğiniz herhangi bir şey olursa bize instagram üzerinden ulaşabilir ya da sayfa sonundaki yorum yerine yazabilirsiniz.
Yazan Aylin K.I. & Yavuz A.I.
Ufuk Can
22 March 2024
Bayram için birkaç yabancı arkadaşımı Gaziantep'e uğurluyorum. Ben bir yerel olarak aklımdan geçen her yeri yazmışsınız. Tebrik ederim.