ÇEK CUMHURİYETİ PRAG
Gregor Samsa’nın Yaratıcısı Yazar Franz Kafka’nın Memleketi
Franz Kafka’nın Kafası Heykeli, Asılı Kalmış Adam Heykeli (Sigmund Freud), Eski Meydan, Staromestske Meydanı, Prag Astronomik Saati, Eski Belediye Binası, Eski Belediye Bina Kulesi, Karl Köprüsü, Ludmila Kilisesine, Prag Devlet Operası, Wenceslas Meydanı, Jubile Sinagogu, Jindrisska Kulesi, Aziz Nicholas Kilisesi, Tyn Kilisesi, Na Prikope Caddesi, Maisel Sinagogu, Yahudi Belediye Binası, Eski-Yeni Sinagoga, Josefov, Eski Yahudi Mezarlığı, Klausen Sinagog, Yahudi Tören (Ayin) Salonu, İspanyol Sinagogu, Franz Kafka Heykeli, Rudolfinum, Eski Şehir Köprüsü Kulesi, Lesser Kent Köprü Kulesi, Prag'ın en dar sokağı, İşeyen Heykeller, Haç Şovalyeleri Meydanı, IV. Charles Heykeli, John Lennon Duvarı, Lesser Kenti, Lejyon Köprüsü, Komünizm Kurbanları Anıtı, Prag Kalesi, Prag Metronom Anıtı, Toz Kulesi, Celetna Caddesi, Dans Eden Ev
Dönüşüm, Milena’ya Mektuplar ve Dava gibi kitaplarıyla popüler yazarlardan olan Franz Kafka’nın doğduğu şehir Prag Interrailimizin 11.uğrağı oldu. Çek Cumhuriyeti’nin başkenti Prag’a 13:00 treniyle Berlin’den gelmiştik. 3lü karşılıklı koltukları olan vagonlardan vardı trende.
İlk oturduğumuz vagon çok sıcaktı değiştirdik yerimizi, şansımıza kimse gelmedi uzanıp dinlenerek geldik Prag’a. Tren istasyonlarında para bozdurmayı (exchange), düşük kurdan bozdukları için, çok tercih etmesek de yanımızda hostele ya da şehir merkezine gidecek kadar nakit bulundurmak için bir miktar para bozdurduk. 40 euro verdik 800 czk aldık, komisyona gitti 8 euro. Metro için bilet aldık (24 czk yaklaşık 1.7 euro). Hostele (Hostel Dakura) gelip çantalarımızı bırakıp attık kendimizi merkeze.
Mekaniği elektroniği de eserlerinde kullanan Çek heykeltıraş David Cerny’nin kinetik heykellerinden biri olan 45 tonluk Franz Kafka’nın Kafası Heykeli’ne ( Head Of Franz Kafka) yürüdük. David biraz benim kafadan biri galiba; mekaniği, elektroniği seviyor. Bu eserinde 42 bağımsız parçadan oluşturduğu heykelin 38 parçası 6 rpm hızla (dakikada 6 devir) ile hareket ederek belli zaman aralıklarında Franz Kafka’nın kafa şeklini oluşturuyor.
Şehirde ilgi çekici ve etkileyici eserler bırakmış David Cerny. Buradan yine David Cerny’nin Prag’taki diğer yapıtı Asılı kalmış Adam ( Man Hanging Out) Sigmund Freud’un ölçülerinde yapılmış olan heykel Eski Meydan civarındaki sokaklarda binanın tepesinde sergileniyor. Öylesine geçerken fark etmiş olsanız gerçekten de düşmekte olan demire tutunmuş birisi sanabilirsiniz. Cerny’nin bu eseri Berlin, Stockholm, İngiltere gibi farklı ülke ve şehirlerde sergilenmiş. Oradan tarihi meydan olan Eski Meydan ( Old Town Square)’a yürüdük. Prag’ın en ünlü meydanı Staromestske Meydanı’nın atmosferini hissettik.
Astronomik saat, Kinksy Sarayı, Aziz Nicholas Kilisesi, Tyn Kilisesi ile çevrelenmiş çok güzel bir manzarası var. Canlı ve popüler bir meydan, kafe, restoran, hediyelik eşya alınabilecek pek çok dükkan var ayrıca. Bu şehirde yürümek eğlenceli oldu, eski sokaklar, heykeller, yaşanmışlık kokuyor.
Meydanda Dünyanın en eski astronomik saatlerinde ilk üçün içinde olan Eski Belediye Binası duvarına monte edilen ve 1410 yılına uzanan tarihiyle Prag Astronomik Saati inceledik, saatin tarihi, çalışma prensibi ve mekaniği için yazımızı okuyabilirsiniz. 12 havarinin 09:00 – 23:00 saatleri arasındaki geçiş töreni izlenebiliyor saatte.
Mekanizmasını ve 12 havariyi de görebileceğiniz yer olan Eski Belediye Binası (The Old Town Hall), ise 1338 yılında eski şehir yönetim merkezi olarak kurulmuş. Prag Astronomik Saat’i, Eski Belediye Bina Kulesi (Old Town Hall Tower), Şapel ve 12 yüzyıldan kalma Roma salonunu gotik yeraltını içeren bir yapı. (250 czk).
Gece yürümesi apayrı bir keyif olan Vltava Nehri üzerine kurulmuş Karl (Charles) Köprüsünden yürüdük.
516 metrelik gotik taş köprü, üzerindeki barok tarzı heykellerle gerçekten Prag’ın gözbebeği. Nehirler şehirlere romantik bir atmosfer katıyor, canlılık ve huzur veriyor. Vltava da Prag’ın ruhu diyebilirim. Bir restoranda (ismini unutmuşuz) Aylin ekmek içinde Patates çorbası ben tavuklu bir şeyler yedik. Rentoran küçük ve sevimli kare örtülü, çalışanların üzerinde geleneksel kostümler olan şirin bir yerdi. Yürüyerek hostelimize geçip dinlendik. Hostel vintage tasarlanmış güzel bir işletme, çıkarken de kartpostal ile anı bırakmışlardı.
2.Gün
Sabah uyanıp metroyla neo-gotik Roma Katolik kilisesi olan Ludmila Kilisesine gittik. Ortodoks ve Roma Katolikleri tarafından saygı duyulan bir Çek şehidi olan Saint Ludmila’ya ithaf en verilmiş ismi. Haç şeklinde, üç koridorlu tuğla kilisenin ön cephesinde 60,5 metre yüksekliğinde iki çan kulesi görkemli bir hava katıyor. Çek heykeltıraş Josef Vaclav Myslbek, Çek ressam, yazar ve şair Josef Capek, Çek ressam Frantisek Zenisek’ın resimleri, heykelleri ve vitrayları bulunuyor.
Senede 300 performansın sergilendiği, Neo-Rokoko dekorasyonuyla eski Yeni Alman Tiyatrosu şuan Prag Devlet Operası’nı da dışından görebildik. Zaman olsa izleyebilseydik bir performans; Lviv operasında, Mariinsky Tiyaroda olduğu gibi canlı performans heyecanını yaşayabilseydik, tarihi dokusu içinde oturup atmosferi soluyabilseydik ama bir sonraki sefere artık.
Prag’ın kutlama etkinliklerinin yapıldığı ana meydanı Wenceslas Meydanı üzerinden, Jubile Sinagogu’na doğru yürüdük. Yahudi Avusturyalı mimar Wilhelm Stiassny tarafından tasarlanan bina 1906 yılında Avusturya İmparatoru I. Franz Joseph onuruna inşa edilmiş. Şuan Art Nouveau dekorasyonuyla yapılmış bir Sinagog olarak kullanılıyor. Çek Cumhuriyeti bağımsızlığından sonra bulunduğu sokağın adıyla; Jerusalem Sokağı Sinagogu olarak anılmaya başlanmış. İçerisinden dini görüşlerden uzak bir beğeniyle tasarımını sevdiğimiz yıldız şeklinde bir kolye almıştık Aylin’e.
Merkeze dönerken; 66 metre yüksekliğinde geç gotik mimarisiyle ilgimizi çeken Jindrisska Kulesine göz gezdirdik (giriş 129 czk). Ayrıca kafe de işletiliyor bu kulede.
Meydana (Old Town Square) döndük, Prag Astronomik Saatini gün yüzüyle tekrar seyrettik, Çek mimar Kilian Ignac Dientzenhofe’nin tasarladığı yeni barok tarzda inşa edilmiş Aziz Nicholas Kilisesi’ne girdik (ücretsiz). Gotik mimarisiyle 80 metrelik kuleleriyle öne çıkan Tyn Kilisesine geçtik oradan. Roma Katolik bir kilise burası, ücretsiz giriş yapılabiliyor kiliseye, dileyenler bağış da yapabiliyor (25 czk).
Çek ressam Anna Chromy’nin Mozart’ın Don Giovanni’sine ithaf ettiği II Commandatore heykelini inceledik.
Na Prikope Caddesi (Na Prikope Street) eski ve yeni şehri birbirinden ayıran caddeden yürüyerek ilgimizi çeken mağazalara göz attık. Hamleys isminde kocaman bir oyuncak mağazası görünce attık kendimizi içeriye. Aylin içerisindeki kaydıraktan kaydı, oyuncaklara bakındık çocuklar gibi hür idik. Amsterdam’da oyuncakçıdan el kuklası orangutan almıştık. Ama burada fiyatlar çok yüksek geldi alamadık.
Asılı Kalan Heykel’in (Hanging Statue) gündüz daha iyi inceleriz diye tekrar gittik. Yorgunduk ama o kadar çok yer vardı ki gezmek istediğimiz. Sinagog bölgesine doğru yürümeye devam ettik. 16. Yüzyılda Rönesans tarzında inşa edilip sonradan Neo-Gotik bir tarza kavuşan Maisel Sinagogu’nu (Maisel Synagogue), aynı yol üzerindeki Roma rakamlı ve saat yönünün tersine dönen ilginç İbranice yazılı iki adet saati olan Yahudi Belediye Binası’nı (Jewish Town Hall) gördük. Bina özel organizasyonlar için açılıyormuş gezemedik. Avrupa’nın en eski sinagogu Eski-Yeni Sinagoga (Old New Synagogue ) yürüdük yolun devamında, halen kullanımda olan sinagogun tarihi 13. Yüzyıla kadar uzanıyor ( Giriş 200 czk). Buralar Eski Meydan kadar popüler ve çok kalabalık. Hemen sinagogun karşı sokağında eski Yahudi gettosu olarak bilinen mahalleyi Josefov u da gezdik. 15. Yüzyılın ortalarından günümüze uzanan Avrupa’nın en eski mezarlığı Eski Yahudi Mezarlığı yine bu sokak üzerinde, Yahudi Müzesi’ne bağlı olarak geziliyor (350 czk). Biz zaman olmadığı için girmedik. Yahudi bölgesinin en büyük barok tarzlı sinagogu Klausen Sinagog (Klausen Synagogue) yine mezarlığın yanında.
Sokağın sonuna doğru ilerlediğimizde ahşap görünümüyle neo-Romanesk mimari tarzındaki Yahudi Tören (Ayin) Salonu (Jewish Ceremonial Hall) ulaştık. Bu yapı da yine Yahudi Müzesi’ne bağlı olarak gezilebiliyor.
Franz Kafka Heykeli (Memorial Kafka) buraya çok yakın hemen oraya geçtik. Çek heykeltraş Jaroslav Rona’nın bronz heykeli yazarın 1912 tarihli Bir Mücadelenin Tasviri kitabındaki hikayeye ithaf en yapılmış. Yahudi Müzesi’ne bağlı olan Mağrib mimarisi örneği İspanyol Sinagogunun da bulunduğu meydanda oturup biraz keyfini sürdük şehrin.
19. yüzyıldan kalan akustiğiyle meşhur Çek mimar Josef Zitek’ın tasarladığı Neo-Rönesans tarzındaki, çek filarmoni orkestrasına ev sahipliği eden Rudolfinum binasının önünden seyrederek Eski Şehir Köprüsü Kulesi’ne (Old Town Bridge Tower) geldik. Karl (Charles) Köprüsünün bir ucunu koruyan IV. Charles tarafında yaptırılan gotik mimarisiyle ünlü kule 1380 yılında inşa edilmiş. Taç giyme törenleri için de önemli bir yere sahip olan kule gezilebiliyor (100 czk).
Köprünün hemen sonunda Lesser Kent Köprü Kulesi (Lesser Town Bridge Tower) bulunuyor. Birbirinden farklı tarzda inşa edilmiş farklı boylardaki iki kuleden oluşuyor. Kısa olan Judith Kulesi; 12 yüzyıldan kalan halka açık olmayan kuledir. Romanesk tarzında inşa edilmiş sonradan Süslemelerle Rönesans tarzına dönüşmüş. Uzun olan Geç-Gotik tarzdaki kule 1464 yılında inşa edilmiş (100 czk girilebiliyor).
John Lennon Duvarı (John Lennon Wall) The Beatles grubunun efsanevi üyesi için anıtlaştırılmış olan grafitiler ve şiirlerle ruh verilmiş olan duvara yürüdük heyecanla. Akli dengesi yerinde olmadığı öne sürülen kişi; ki bu kişinin 91-92 yıllarında alınan ses kayıtlarında, var olmaya çalışan, kimliğinin ortaya çıkması fikri ile bunu yaptığından bahsediyor; tarafından 8 Aralık 1980 yılında öldürülmesinin ardından, John Lennon anısına yapılan grafitiler ve yazılan şiirlerle anıt haline gelmiş olan duvar, kominist rejim tarafından olumsuz etkilere rağmen ayakta durmuş. Barış ve Sevgiyi temsil eden bir anıta biz gittiğimizde gelin ve damat vardı fotoğraf çekimi yapıyorlardı. Lennon duvarını görsel olarak çok estetik bulamadık ama farklıydı.
Lesser Şehri (Lesser Town) a yürüdük oradan. Prag’ın en tarihi bölgelerinden olan Lesser Şehri Barok saray, Rönesans dönemi burjuva evlerini görebileceğiniz tarih kokan canlı bir yer.
Tramvaya atlayıp; Komünizm Kurbanları Anıtı’na (Memorial to the Victims of Communism) giderken sol tarafta Strelecky Adası üzerinden bu yakaya uzanan Çek mimar Antonin Balsanek’in tasarımı 1901 yapımı Lejyon Köprüsü’nü (Bridge of Legions) de seyrederek ulaştık. Mimar Jan Kerel ve Zdenek Holzel'in ile Çek heykeltıraş Olbram Zoubek tarafından yapılan eserler; komünizm mağdurlarını anmak için yapılmış. Merdivene sıralanmış altı bronz heykel siyasi mahkumların komünizmden ne kadar etkilendiklerini, en arkaya doğru git gide çürümüş zar zor insan figürlerini andıran bir betimleme ile anlatılmış.
Hala zamanımız varken merkeze biraz daha uzak olan Prag Kalesi’ne gittik tramvayla. Çek Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığı Resmi Konutu olan yapı, 9. yüzyıl civarlarında yapılmış IV. Karl yönetiminde binalar güçlendirilmiş ve bazı binalara da gotik görünüm kazandırılmış (giriş 350 czk), biz zaman bulamadığımız için girmedik.
Biraz dinlendikten, etrafı gözlemledikten sonra benim merak ettiğim Prag Metronom Anıtı’na (Prague Metronome) geçtik tramvayla.
Çek heykeltıraş Vratislav Novak’ın tasarımı eser 1991 yılında Letna Park’ın güzel, nehir boyunca alabildiğine manzaralı bir konumuna yerleştirilmiş. Manes Köprüsü, Karl Köprüsü, Lejyon Köprüsü, Jirasek Köprüsü’nü aynı anda seyredebiliyorsunuz buradan. Prag aşıklarının buluşma noktasıymış çıktığımızda anladık.
Deli gibi acıkmışız merkezde Palladium alışveriş merkezinden hamburger yiyerek, Toz Kulesi ya da Toz Kapısı (Powder Tower) görmek için yürüdük (giriş 100 czk). 17. yüzyılda içerisinde barutun saklandığı gotik kule, etkileyici. Aynı zamanda ismini Prag’da üretilen ortaçağ ekmeğinden alan Celetna Caddesi (Celetna Street) yürüyerek hostele geçtik. Gotiğinden Baroğuna çeşit çeşit mimarideki evlerle çevrelenmiş inanılmaz kalabalık bir cadde burası. Toz Kulesiyle Eski Şehir Meydanı arasındaki eski kral yolunun da bir parçası.
3.Gün
Sabah uyanıp çantalarımızı hazırladık. Bugün fotoğraf çekimi yapacağız Astronomik saatin önünde Gelinlik ve damatlığımızla birlikte, beyaz izlerimizi bırakacağız bu şehre de. Çantalarımızı hostelde bırakıp çıktık erkenden, çok kalabalık olmadan Astronomik saat önündeki restorana oturduk, ekmek içine koyulan Gulaş çorbası (goulash) içtik, tarihin içindeyiz atmosfer çok güzel Saat manzaramız var, insanları izliyoruz heyecanlarını fotoğraf çekiniyorlar. Gelin ve damat gördük antika bir arabadan inerek girdiler belediye binasına Binlerce kilometre yol alarak geldiğimiz bu harika şehre bizde bugün gelinlik ve damatlığımızla bulunacaktık.
Turlar geldi grup olarak Saati bile zor görüyoruz, bizde çıktık kapanmadan Prag Bitpazarına gitmek için bindik metroya. Kolbenova metro istasyonu karşısında diye bakmıştık, gittik sanayi sitesi gibi ıssız bir yer. Bulamayınca metro istasyonunda oradan geçen birine anlattık derdimizi bize tramvay numarası verdi tarif etti gittik, not almamışız ama hangisine gittik hatırlamıyoruz. Dört beş ayrı yerde bit pazarı var. Turnike vardı ve çok düzenli bir bitpazarıydı. Ücret ödeyerek (20 czk) geçtik turnikeden geç kaldığımız için çok stant yoktu açık ama yine de, kahverengi deri el valizi aldık (120 czk); sonrasında çok işimize yaradı bu valiz. Bozuk paralardan, pullara, eski ev eşyalarına her şey vardı.
Buradan; fotoğraf çekerken birbirinden ilginç kılıklara girilen yere Dans Eden Ev’e (Dancing House) geldik. Eve uçan tekme atarken pantolonunu yırtanlardan, kola kutusu gibi büzen ellere, çeşitli illüstrasyonlara da konu olan evin önündeyiz. 1992 yılında inşaatına başlanan Frank Gehry ve Vlado Milunic isimli mimarların Dekonstrüktivizm (Yapısal Analiz; postmodern mimari akımı) stilinde tasarladığı bu ev geleneksel mimari akımlara uymadığı için tartışma konusu olmuş. Amerikan filmlerinde dans ikonu olan çift Fred Astaire ve Ginger Rogers’a adanarak yapılmış olan binanın orijinal ismi Fred and Ginger’dır. Biz de fotoğraf çekerken eğlenmiştik.
Merkeze döndük; Gelinlik ve Damatlığımızı giyinecek yer bakındık. Yine bir giyim mağazası kabininde giyiniriz diye düşünmüştük. Hepsi tıklım tıklım dolu ünlü lüks bir mağazanıın içi bomboş, bizde girip orada çalışanlara sorduk. Anlattık durumumuzu, çalışanlar içeride kimse olmamasına rağmen dolu olduğunu söyleyip, kabini kullanmamızı istemediler. Biraz morelimiz bozulduysa da başka bir yere bakınmaya başladık. Staromestske Meydanından ünlü Celetna Caddesine girişte sağda Carmen isminde deri ürünler satan dükkana (Carmen Leather and Fur) girdik kabin yok, sorduk görevli kıza birisini çağırdı, Durumu anlatırken anladık Türk bir mağaza yöneticisiymiş konuştuğumuz Filiz Hanım; bize hemen yardımcı oldu üst katta ofislerinde giyindik. Yüzümüz yeniden gülerek kalabalığın içinden geçip Astronomik saatin önünden aldık fotoğrafımızı, birisinden rica ettik birkaç poz da o aldı.
Güneş nasıl sert hiç fotoğraf çekmek için uygun değil ama anının iyisi kötüsü olmaz, her şey olduğu gibi güzeldir. Beyaz izlerimizi Prag’a bıraktıktan sonra yine aynı yerde üzerimizi değiştirerek eski kokan Prag sokaklarında gezmeye çıktık.
Tarihi geçmişi olan o ortama değer katan mimari eserleri görmek içinde bulunmak bana ayrı bir heyecan ve sevinç verir hep. Karl köprüsü de öyle, üzerinden yine geçerek Prag'ın en dar sokağı (The narrowest street of Prague) İşeyen Heykeller’e (Peeing Statues) giden U Luzickeho Seminare caddesi üzerinde sağ tarafta kalıyor, bu sokağı görerek İşeyen Heykelleri seyrettik.
David Cerny’nin bir diğer dikkat çekici eseri olan heykellerin ilginç bir yanı GSM kapılı elektronik bir devre içeriyor oluşu, yani üzerinde yazan telefon numarasında SMS mesajı attığınızda sizin metninizi de heykel işeyerek yazıyor. Sanatçının 2004 yılında yaptığı bu bronz, mekanik, elektronik eser; 210 cm yüksekliğinde. Normalinde işeyen heykellerin su akışı Prag’ın ünlü kişilerinden alıntılar yazıyor su üzerine. Çok kalabalık olduğu için biz sadece izledik.
Haç Şovalyeleri Meydanında (Knights of the Cross Square) IV. Charles Heykelini de inceledik.
Akşam 23:00 de trenimiz var. Bolca dinlendik Karl köprüsünün orada zaman geçirdik. Köprüde keman çalan bir kız vardı, o anki atmosfere uyumlu keman sesi, gelip giden insanların kalabalığı ve anlamadığımız dildeki uğultuları müziğe karışıyor ve havada süzülüyordu. Eski kokan güzel sokaklarıyla hep aklımızda kalacak Prag.
Bekle bizi Polonya Krakow.
Yazan Yavuz A.I