PARK GÜELL
GAUDİ’NİN MASALSI BAHÇESİ
Güell Park'a ulaşım için yazımıza bakabilirsiniz.
Hayatı boyunca deli ya da sofu mimar olarak anılan Antoni Gaudi, modern zamanın en ilginç ve ünlü mimarlarından biri. Döneminde de hem övülen hem yerilen İspanyol mimar Barcelona Üniversitesi Mimarlık Yüksekokulu’ndan 1878’de mezun olduğunda, müdür Gaudi için ya bir deli ya da bir dahi diye söyler.
Gaudi doğaya tutkun bir mimardı, mimarlık ve doğa arasındaki ilişkiyi kurması kendine özgü bir stil oluşturmasını sağladı. Aynı zamanda dindar kişiliği ile memleketi Katalonya’da tanrının mimarı olarak anılır Gaudi. Üslubunu herhangi bir akıma bağlamak zor olsa da Art Nouveau akımına benzerlikler gösteriyor.
Zengin iş adamı ve siyasetçi Kont Eusebi Güell, Gaudi ile tanışır, arkadaşlık kurarlar ve Güell Gaudi’nin hamiliğini üstlenir. Yıllarca Güell ailesinin mimarlığını yapan Gaudi’nin kont ile birlikte giriştiği bir proje de Barcelona'daki Güell Park.
Barcelona şehir merkezinin gürültüsü ve tozundan uzakta, varlıklı kesime hitap eden bir yerleşim alanı kurmak ister Gaudi ve Güell. Ancak cennet bahçelerini andıran bu projenin sadece bir kısmı tamamlanabilmiş. Proje bütçesinin yerleşim yerinin sakimlerinden temin edilmesi planlanmış fakat merkezden uzak olması ve Gaudi’nin evlerin manzarasının kapanmaması ile ilgili koyduğu bazı kuralları insanlara katı gelmesiyle beklenilen ilgi olamamış.
Gelelim gezimize, şehir merkezinden metro ile Güell Park’a ulaştık. Girişte şöyle bir uygulama var. Alan sınırlı olduğundan her yarım saatte bir 400 kişiyi tamamlayacak şekilde içeri alım yapılıyor. Çıkarken biletinizi tekrar okutuyorsunuz ki içeride kaç kişi olduğunu anlık olarak biliyorlar sistemden. İçeri girdiğinizde herhangi bir süreniz yok istediğiniz kadar kalabilirsiniz.
Bilet gişesinden 16 Euro’ya iki tane bilet aldık, görevli elindeki cihaza bileti okuttu ve çıkışta tekrar okutmamız gerektiğini söyledi. Parkın haritasının da bulunduğu broşürü de alıp beklemeye başladık. Sırada beklerken bileti okutan görevli ile sohbet etmiştik nerden geliyorsunuz diye sorduğunda Türkiye deyince şaşırmıştı. İlk defa Türk ziyaretçiye denk geliyorum dedi ama içeride bizim gezdiğimiz zaman içerisinde bile birkaç Türk’e rastladık.
Alana giriş için 3 kapı var biz Josep De La Muntanya’den giriş yaptık. İspanya gelinlikli fotoğrafımızın mekânı için burayı tercih ettiğimizden üzerimizi değiştirmek için ana girişin yakınındaki tuvalete yürüyüp, gelinlik ve damatlığımızı tuvalette giyindik. Gezerken insanlar tebrik edip, iyi dileklerde bulundular, bazıları fotoğrafımızı çekti. Bahçe adeta bir masalın içindeymişçesine çok güzeldi, şekerden yapılma renkli ve eğlenceli. Ana girişte sağda ve solda iki tane ev bulunuyor, evler arkamızda kalıp ilerlediğimizde ise Gaudi’nin doğa ve mimarlığın birleşimini sevdiğini gösteren merdivenlere çıktık. Etraf bitkilerle bezenmiş zaten parkın çerisinde bolca palmiye var. İlk merdivenleri bitirince mozaik bir yuvarlak içerisinde bulunan yaratık başıyla karşılaştık. İkinci merdivenlerin ortasında kırık fayanslarla mozaik bezeli büyük bir kertenkele heykeli bulunuyor. Ziyaretçiler bu mozaik heykellere oldukça ilgi gösteriyorlar, boş bulursanız fotoğraf çektirebilirsiniz. Merdiven sarmal şeklinde bükülerek yukarı doğru, pazar yeri olarak tasarlanan sütunlu alana çıkıyor.
Buradan arkaya doğru baktığımızda ana giriş kapısındaki evler çok şekerli görünüyordu. Etrafımıza bakındık bir aile vardı, rica ettik fotoğrafımızı çektiler ama baya zor oldu. Fotoğraf makinesinin netlik ayarıyla ilgili Yavuz Alim ufak bir kurs verdikten sonra net bir fotoğraf aldık. Deklanşöre hafif basıp netleyince tamamen basmayınca olmuyor.
Pazar yerinin sütunları Yunan mimarisindeki dor’ları andırıyor tabi Gaudi kendine özgü bir şekilde kullanmış. Tavanı bükümlü ve tamamı renkli fayanslarla mozaik kaplı alanın atmosferi bizim Yerebatan Sarnıcı gibi geldi bana, bu sadece yeryüzünde.
Pazaryerinin üst katına çıktığımızda bizi geniş bir alan karşıladı. Burada konaklayanların çocuklarının oyun alanı ve sakinlerinin şehir ve deniz manzarasını izleyip yürüyüş yapabileceği alan olarak tasarlanmış.
Alanı çevreleyen duvarlar yine kırık fayanslardan oluşturulmuş mozaik kaplamalarla süslü ve renkli ayrıca bu alanlar aynı zamanda bank. Oturunca manzara arkada kalıyor ama olsun. Bu alanda da fotoğraf çekimi yapıp, İspanyol bir çiftten rica ettik bizi çektiler, biraz oturduktan sonra alanın solunda kalan merdivenlerden indik.
Yan yana sütunların olduğu balkonumsu yapı Washerwoman’dan yürüyerek geçtik. Burası adeta kırlangıç yuvasını andırıyor. Çamurlarla yapılmış gibi, ismi de sütunlarında yer alan kadın figüründen geliyor.
Burayı devam edip yürüyünce terasa çıktık, eğik sütunları ve yine çamurumsu görünümlü yapı sanki yıkılacak gibi dursa da Gaudi yapmış yıkılmaz dedik. Buradan tekrar tuvaletlerin olduğu yere yürüyüp üzerimizi değiştirdik. Ana girişteki evlerin içlerini gezmeye başladık. Evin içinde gezerken sanki oylumlu bir midye kabuğunun içerisinde geziyormuşuz gibi olduk. Duvarlar eğimli oda geçişleri de öyle. 1906’da Gaudi burada babası ve yeğeni ile ikamet etmiş. Soldaki ev kitap ve hediyelik eşya için kullanılıyor. Sağdaki ev ise gezilebiliyor. Hediyelik eşya reyonundan kendimize bahçenin merdivenlerindeki kertenkelenin broşunu aldık 3 Euro’ya.
Gaudi’nin Güell Park’ı neşeli ve masalsı bir alan. Yapımı 1900’lerde başlayan doğayla iç içe şehirden uzak yaşam planlayan Güell ve Gaudi’nin hayalleri yarım kalsa da şu an ziyaretçilerini büyüleyen bir mekân.
Güell Park Ulaşım ve Maliyet yazımıza da bakabilirsiniz.
Yazan Aylin K.I.